Konuk Araştırmacılar/Bursiyerler

Konuk Araştırmacılar

Gökçen Beyinli Dinç (Utrecht University)

Neş’e Olarak Batınilik: Abdülbâki Gölpınarlı Üzerinden Türkiye’de İslam ve Alevi Tarihini Yeniden Düşünmek

Abdülbaki Gölpınarlı.İsmail Hakkı Soyak (editör).  Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2013. Sayfa 184. 

Bursiyerler

İrem Ertürk (École des Hautes Études en Sciences Sociales (EHESS))

“Ali Suavi’yi Yeniden Okumak”

Ali Suavi, A Propos de L’Herzégovine, Victor Goupy matbaası, 1875, Paris.

Türk-Osmanlı tarih yazımında modern reformların öncüleri olarak genellikle Jön Türklere (1889) birincil önem atfedilirken, Genç Osmanlıların (1865) katkıları çoğu zaman ihmal edilmektedir. Oysa 19. yüzyılda yeni bir Osmanlı aydın tipi olarak ortaya çıkan Genç Osmanlılar, kendi dönemlerinin siyasi, sosyal ve kültürel tartışmalarını şekillendirmede önemli bir rol oynamışlardır. Çoğunluğunu Osmanlı bürokratları ve memurlarının oluşturduğu bu grup, kendilerini İmparatorluğu korumaya kararlı vatansever reformcular olarak görmekteydi. Namık Kemal’in daveti üzerine gruba katılan Ali Suavi, gençliğinde bir ulema ve müderris olarak çeşitli devlet hizmetlerinde bulunmuş, daha sonra ise bağımsız gazetelerde editörlük ve yazarlık yapmıştır. Sivri dili ve Tanzimat dönemi hükümet politikalarına yönelik açık eleştirileri nedeniyle Ali Suavi, Avrupa’da on yıl süren bir sürgün hayatı yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Bu süreçte Suavi, yoğun okumalar yapmış, dönemin önde gelen İngiliz siyasi figürlerinden David Urquhart gibi isimlerle tanışmış, seyahat etmiş ve düşünsel anlamda gelişim göstermiştir. Türk tarih yazımında Suavi sıklıkla bir “İslamcı” olarak sınıflandırılsa da, bu araştırma onun bugünkü anlamıyla bir İslamcı olmaktan ziyade, dini değerlerini dönemin sosyo-politik gerçeklerine uyarlamaya çalışan bir reformcu olduğunu öne sürmektedir. Suavi’nin yazıları incelendiğinde, son derece zeki bir entelektüel olduğu ve kapsamlı bir dini eğitim aldığı açıkça görülmektedir. Sahip olduğu islami bilgi birikimi, İstanbul’daki camilerde vaazlar vermesini ve özellikle derin hadis bilgisiyle hem halktan hem de saray çevresinden büyük ilgi görmesini sağlamıştır. Daha sonra gazetecilik kariyerinde kaleme aldığı yazılarında Suavi, reformları çağının toplumsal değerleri ve entelektüel akımları çerçevesinde ele almıştır. Bu araştırma projesi, Suavi’nin yazılarını bağlamsal bir analizle değerlendirerek, onun reformlarla olan eleştirel ilişkisi sayesinde sonraki reformist hareketleri etkileyen kalıcı bir siyasi miras bıraktığını öne sürmektedir.

Saimaitimi Maimaitiming (European University Viadrina, Germany)

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e: Çin’de ve Türkiye’de Modernleşmenin Bir Aracı Olarak “Almanya’da Eğitim” (1871-1929)

Johann Gottlieb Fichte’s ‚Reden an die Deutsche Nation‘ (Addresses to the German Nation), 1808.
Ottoman Turkish 1927 edition of Fichte’s ‚Addresses’, translated by Hasan Cemil Çambel, formerly a student in Berlin.
Chinese 1933 edition of Fichte’s ‚Addresses’, translated by Zhang Junmai, formerly a PhD researcher in Berlin.

1871’de Prusya’nın Fransa karşısındaki zaferi ve Alman ulus-devletinin kuruluşu, Osmanlı ve Asya’daki birçok gözlemci tarafından dünya tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmiştir. Sanayileşme ve ulus inşasında geç kalmış bir aktör, önceki on yıllarda Müslüman halkları, Çin’i ve Asya’daki diğer milletleri küçük düşürmüş olan Batılı rakibini mağlup etmiştir. Almanya, bu gelişmeyle birlikte modernleşmede geç kalan diğer imparatorluklar için—başta Qing ve Osmanlı İmparatorlukları olmak üzere—bir model haline gelmiştir. Her iki imparatorluk da imparatorluklarının daha fazla gerilemesini önlemek ve “hızlı modernleşmenin sırrını” öğrenmek amacıyla genç yeteneklerini Almanya’ya göndermiştir. Bu öğrenci gönderme uygulaması, Çin Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından da sürdürülmüş; böylece Almanya—özellikle Berlin—Çinli ve Türk öğrenciler için önemli bir cazibe merkezi haline gelmiştir.

Bu Avrasya ortakları arasındaki ideoloji transferlerinin önemi göz önünde bulundurulduğunda, Wilhelmine Almanyası, Osmanlı ve Qing İmparatorlukları (ve bunların halef cumhuriyetleri) arasındaki ilişkileri üçlü bir perspektiften ele alan kapsamlı bir çalışma bugüne kadar yapilmamiştir. Çinli ve Türk öğrenciler üzerine yapılan önceki çalışmalar, Almanya’dan Çin ve Türkiye’ye askeri, tıbbi, mühendislik ve diğer uygulamalı bilimler alanlarında gerçekleşen bilgi transferlerindeki rollerine odaklanmış, ideoloji transferi alanını ise büyük ölçüde ihmal etmiştir.

Bu araştırma, 1871 ile 1929 yılları arasında Almanya’da bulunan Çinli ve Osmanlı/Türk öğrenci gruplarını nicel ve nitel yöntemlerle incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, öğrenci sayıları, eğitim aldıkları alanlar ve devam ettikleri üniversiteleri ortaya koymak üzere birincil kaynaklar ve ikincil literatürün sistematik analizine dayanan ampirik bir temel üzerine inşa edilecektir. Bu ampirik temele dayanarak yürütülecek nitel aşamada, Almanya ile ilgili ülkeler arasındaki ideolojik akımları incelemeyi hedeflemekte; özellikle bu entelektüel transferlerde kilit aracı konumuna gelen geri dönen bireyler üzerine odaklanmaktadır.

Kimia Maleki (Johns Hopkins University, USA)

Süsleme Sanatını Yeniden Yorumlamak: Batı Asya‘da Moderniteyi Dokumak

Halı. Şah Abbas (r.1588–1629) tarafından İmam Rıza Türbesine bağış. Astan Quds Razavi Müzesi, Meşhed, Iran.

Tez çalışmam, on dokuzuncu yüzyıl Batı Asya ve Avrupa’sında giderek belirginleşen zevk anlayışı ile piyasa çıkarları arasındaki etkileşimi ve süslemeye duyulan ilgiyi incelemektedir. Bu sürecin, Avrupa’daki sanatçılar, tasarımcılar, sanat tarihçileri, hamiler ve tüketiciler ile Batı Asya’daki çok uluslu Avrupa halı şirketleri—özellikle Ziegler & Co.—arasındaki karşılıklı etkileşimle şekillendiğini savunuyorum. Tezim, İran halılarının sanat ve mimari üretiminde modernleşmeyi, yumuşak emperyalizmi ve milliyetçiliği anlamada ve şekillendirmedeki rolünü izlemektedir. Proje halıları bir başlangıç noktası olarak ele alarak, mimari, tekstil, seramik, resim ve fotoğraf gibi farklı nesne ve medya türleri arasında bağlantılar kurmakta; halıların nesneler dünyası ile günlük yaşam arasındaki aracılık rolünü ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım, halıların dolaşımı ve süsleme dili aracılığıyla doğrudan diyalog hâlinde olan topluluklar arasındaki ince ilişkileri gözler önüne sermektedir.

Matthieu Gosse (Université Paris Gustave Eiffel, Paris)

Diyarbakır ve Mamuret-ul Aziz’de Yabancı Misyonerler ve Konsoloslar: Yerel ve İmparatorluk Güç Ağları, Yereldeki Politikalar ve Patronaj İlişkileri (1870’ler–1914)

Yedi Kardeş Burcu’ndan Diyarbakır manzarası, 1932 yılında Albert Gabriel tarafından fotoğraflanmıştır. Kaynak: Ministère de la Culture (France), Fonds Albert Gabriel INHA, Médiathèque du patrimoine et de la photographie

Bu çalışma, Osmanlı döneminin sonlarında Diyarbekir ve Mamuret-ul Aziz / Harput gibi taşra şehirlerinde Batılı yabancı aktörlerin — özellikle misyonerler ve konsolosların — üstlendikleri sosyal ve siyasal rolleri incelemektedir. Liman şehirleri ve bu şehirlerdeki Levanten nüfuslar akademik çalışmalarda geniş yer bulmuş olsa da Osmanlı Doğusu’nun çok dinli ve çok etnisiteli kentsel yapıları görece az araştırılmıştır.

Çoğunluğu Fransa, Türkiye, Vatikan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden temin edilen çeşitli arşiv kaynaklarına dayanan araştırma, 1870’lerden 1914’e kadar Katolik (Kapusenler, Fransisken rahibeler) ve Protestan (ABCFM) misyonerlerin ve Fransız, İngiliz ve Amerikan konsolosluk temsilcilerinin bölgedeki faaliyetlerini ve yerel yapılarla bütünleşme süreçlerini ele almaktadır. Çoğu zaman kenarda duran gözlemciler olarak değerlendirilseler de bu aktörler yerel patronaj ağlarında ve yereldeki politikalarda aktif bir şekilde yer almakta; konsolosluk koruması, eğitim, hayır kurumları ve dinsel örgütlenme gibi çeşitli araçlar üzerinden etki alanlarını genişletmek için birbirleriyle ve yerel güç odaklarıyla rekabet etmişlerdir.

Dini ve kültürel konularının ötesine geçerek, bu araştırma, Batılı güçler için ekonomik açıdan ikincil görülen bölgelerde Batı’nın gayri resmî emperyalizm biçimlerini yeniden değerlendirmektedir. Yabancı aktörlerin hem imparatorluklar arası yapılarda hem de yerel sosyo-politik bağlamlarda aracılık ve güç aktarma rolleri öne çıkarılmaktadır. Yabancı varlığın mekânsal dağılımı, GIS tabanlı haritalama çalışmaları ve bölgede yürütülen saha araştırmalarıyla detaylandırılmaktadır.

Mikrotarihsel yöntemlerle imparatorluklar arası ağların bir araya getirildiği bu çalışma, 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Doğusu’nda toplumsal dönüşüm, topluluklar arası ilişkiler ve yerel aktörler ile yabancı nüfuzu arasındaki karmaşık etkileşime yeni bir bakış açısı sunmaktadır.

Annette Steffny (Köln Üniversitesi)

„Koparak Yeniden Bağlanmak mı? Türkiye’de Kentlilerin Kırsaldaki Geleceği Şekillendirmesi“

İstanbul, Mecidiyeköy’den bir sokak manzarası (solda) / Türkiye’nin kuzeybatısında ‘back-to-the-landers’ (toprağa dönenler) tarafından inşa edilen toprak torba ev (sağda). Fotoğraflar: A. Steffny, 2023/24.

Şehirden göç eden neo-kırsal aktörler kent ve kır arasında alternatif bir hayat arayışındalar. Onların perpektifinden bakıldığında kent-kır arasındaki bağlantılar bize ne söylemektedir? Tarımda girişimcilik, emeklilik dönemi, sezonluk kaçamaklar gibi alışılagelmiş kırsal hareketlilik veya kentlerdeki site hayatı (gated communities) biçimindeki yaşam modellerine kıyasla, Türkiye’deki ‘toprağa dönüş’ (back-to-the-land) projeleri, artan popülerliğine rağmen, hâlâ yeterince araştırılmamıştır.

Bu doktora projesi, Türkiye’nin metropollerini terk ederek ülkenin kuzeybatısında kırsal bir bölgeye yerleşen yüksek eğitimli bireyler – eski beyaz yakalı çalışanlar ve sanatçılar da dahil olmak üzere – hakkındadır. Proje, bu kişilerin göç sonrası gündelik yaşamlarına odaklanarak, dünyada olma hallerini nasıl deneyimlediklerini inceler. Bu çalışma, “kırsala dönüş” olgusunu “bireysel kaçış”ın ötesinde yorumlayarak, göç anının çok ötesine uzanan bir öz-dönüşüm ve öz-inşa süreci olarak kavramsallaştırmakta ve farklı orta sınıf öznelliklerine odaklanmaktadır.

Projenin merkezinde, bu süreçteki çeşitli bağlanma veya kopma pratikleri post-digital kentsel ve kırsal mekanları ve tahayyül evrenlerini nasıl şekillendirdiği ve aynı zamanda mekanların ve tahayyül evrenlerinin de bu pratiklerin yeniden üretilmesindeki etkisi yatıyor.

Türkiye’nin kuzeybatısında gerçekleştirilen on beş aylık etnografik saha araştırması, bu süreçlerin sosyal, maddi ve söylemsel pratikleri ile bunların mekânsal ve zamansal durumları hakkında ampirik bulgular sunmaktadır. Saha araştırması, Alman Akademik Değişim Servisi (DAAD) ve Köln Üniversitesi’ndeki Graduiertenkolleg 2661 “bağlanma-kopma” (“anschließen-ausschließen”) tarafından desteklenmiştir. Proje, “kopma” üzerine olan teorik tartışmalara praxeolojik bir yaklaşım geliştirmekte ve çoklu krizler zamanında neo-kırsallık üzerine disiplinlerarası araştırmalara katkı sağlamaktadır.